“Obezite Cerrahisi ile Sağlıklı ve Özgür Bir Yaşam Sizi Bekliyor…”

“Obezite Cerrahisi ile Sağlıklı ve Özgür Bir Yaşam Sizi Bekliyor…”

30 Nisan 2021 Kapalı Yazar: admin

Günümüzün en önemli sağlık sorunlarının başında gelen diyabet ve obezite konusunda Genel Cerrahi, Obezite-Diyabet Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Oktay Banlı, Yüzde 100 Sağlık’ın sorularını yanıtladı:

Genel Cerrahi, Obezite-Diyabet Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Oktay Banlı

YYS: Sayın BANLI, obezite cerrahisi deyince ilk akla gelen isimlerdensiniz ve binlerce başarılı ameliyat gerçekleştirdiniz. Ülkemizde artık her kilom var diyen ameliyat mı olmaya başladı?

Prof. Dr. Oktay Banlı : Evet, 15 yıl önce bu ameliyatlar zorluğu nedeniyle cerrahların uzak durduğu bir alandı ve sadece 10-15 cerrah bu ameliyatları yapıyordu. Şimdi durum farklı, ülkemizde yapılan ameliyat sayısında çok ciddi bir artış olduğu bir gerçek. Obezite dünya nüfusunu etkileyen ciddi bir salgın hastalık. 2020 yılında kadar ameliyat sayılarının kat kat artacağı öngörülüyor.
Her kilom var diyen ameliyata mı koşuyor? Elbette hayır. Ameliyat olabilmek için kabul edilmiş bilimsel kriterler var ve en önemlisi vücut kitle indeksi. Diyelim ki hasta 155 kg, boyu da 1.7 m. olsun. Kiloyu 1,7’ nin karesine bölüyoruz, çıkan rakam vücut kitle indeksi olarak telaffuz ediliyor. Vücut kitle indeksi 40 ve üzerinde olan ya da 35 üzerinde olup; şeker, tansiyon, eklem problemleri, uyku apnesi gibi yandaş sağlık sorunları olan kişiler ameliyat olabiliyor.

YYS : Peki bu ameliyatlar sadece zayıflama ameliyatı olarak mı düşünülmeli ? Yoksa ameliyat olanlar kiloya eşlik eden şeker hastalığı, yüksek tansiyon ve daha birçok hastalıktan da kurtuluyor mu?

Prof. Dr. Oktay Banlı :Obezitenin cerrahi tedavisinin hastalara sağladığı katkı sadece zayıflama ya da fiziksel görünümün iyileşmesi değil elbette, sağlığı düzeltici birçok katkısı var. Aşırı kilo, Tip II şeker hastalığı gelişimi açısından kanıtlanmış bir risk faktörü. Şeker hastalığının bu ameliyattan sonra düzelmesi ise şekerin başlangıç süresiyle çok ilgili. Düzelme oranı bu süreye bağlı olarak %75-90 diyebiliriz. Hastanın kilo vermesi, vücut yağ miktarını azalttığı için şeker dengesinin sağlanmasını çok kolaylaştırıyor. Hastalar taburcu olurken bir hafta 10 gün içerisinde insülini ve oral anti diyabetik ilaçlarını kesiyorlar.
Hipertansiyon, kalp hastalıkları ve felç gibi risklerin en önemli nedeni. Ameliyat sonrası kilo kaybı ile kişinin tansiyonunu kontrol altında tutması kolaylaşıyor, ilaca gereksinimi azalıyor ve yüksek tansiyon %75-85 oranında düzeliyor.
Aynı zamanda kilolu bir bedende yaşanılan daha birçok sorunu arkalarında bıraktıklarını; uyku apnesinin geçtiğini, diz – bel ağrılarının düzeldiğini, aşırı terleme, sürekli yorgunluk gibi hislerin ortadan kalktığını, üreme sağlıklarını geri kazandıklarını görüyoruz. Yani ameliyat öncesinde eşlik eden birçok yandaş sorun ortadan kalkıyor hastalarımızda.

YYS: Sayın banlı, son dönemde bu ameliyatlarla ilgili üzücü haberler duyuldu. Cerrahi yöntem güvenli bir seçim mi?

Prof. Dr. Oktay Banlı : Cerrahinin güvenli olabilmesi için, sadece kilo değil, beraberinde getirdiği sağlık sorunlarının riskleri de iyi değerlendirilmeli. Hasta mutlaka deneyimli ve tecrübeli bir ekip tarafından değerlendirilmeli ve bu ameliyatı kaldıracak riskte olup olamayacağı irdelenmeli. İleri derecede kalp veya solunum yetersizliği olan ve böyle bir cerrahiyi kaldıramayacak olan hastalarda, kilolu olsa bile bu ameliyat yapılmamalı. Ama riskler kabul edilebilir ise ameliyatın riski zaten çok düşük. Örneğin; bir safra kesesi ya da bademcik ameliyatı gibi risk oranı % 1’ in altında. Ayrıca; uygulanan yöntem genellikle kapalı yani laparoskopik olarak yapıldığından, açık ameliyatlara kıyasla çok daha güvenli. Hastalarımız ameliyat sonrası 2-3 gün hastanede kaldıktan sonra normal yaşantılarına dönüyorlar.

YYS: Ameliyat sonuçlarına baktığımızda başarı oranı nedir? Obezite ameliyatları etkin bir tedavidir diyebilir miyiz?


Prof. Dr. Oktay Banlı: Sadece ameliyatın başarılı geçmesi tek başına tedavi için yeterli değil, hastanın sürece uyumu da çok önemli. Hastanın yeme alışkanlıklarını değiştirmesi ve fiziksel aktivitesini arttırması başarıyı etkileyen en önemli iki faktör. Ameliyattan sonra bedenin kendini onarması ve sorunsuz bir şekilde iyileşmesi; hastanın yaşam alışkanlıklarını değiştirip fazla kiloların sağlıklı ve istikrarlı bir şekilde verilmesi ve kilo probleminin radikal bir şekilde ortadan kaldırılması temel amaç. Biz de bu nedenle hastalarımıza ameliyat sonrası 2 yıl süren bir takip desteği veriyoruz. Deneyimli ve tecrübeli bir ekiple takip edilen hasta, kendini de ekibin bir parçası olarak benimsiyor ve ameliyatın başarısı %95 lere ulaşıyor. Böylece daimi başarıyı yakalanmış oluyor.

YYS: Bu yazımızı okuyan ve ameliyat olmayı düşünen okurlarımız nasıl bir yol izlemeli, ne yapmaları gerekir?

Prof. Dr. Oktay Banlı : Hastaların öncelikle ameliyat öncesi ve sonrasına ilişkin doğru bilgilendirilmesi ve kendi üzerine düşen sorumluluklarını anlamaları çok önemli. Yıllarca kilosuyla mücadele etmiş, birçok yöntem denemiş ancak her defasında başarısız olmuş hastalar için bu ameliyatlar çok etkin bir tedavi yöntemi. Özellikle kilonun getirdiği diğer sağlık sorunları ile mücadele eden kişilerde ise cerrahinin sonuçları sağlığı da kat kat iyileştirici yönde.
Ameliyat sonrası dönem ise hayatı zorlaştırmıyor bilakis kolaylaştırıyor. Hastalar birkaç gün içinde zaten işlerine, normal hayatlarına dönüyorlar. Kilo veren, sağlığına kavuşan, güzelleşen, giydiği yakışan, rahat nefes alan, beden performansı artmış hastaların yaşadıkları bu değişim bir mucize gibi. Kısaca obezite ameliyatı hayatı güzelleştiriyor, sağlık kalitesini ve yaşam konforunu arttırıyor ve ömrü 10-15 yıl uzatıyor. Bazen bizler bile hastalarımızın geçirdiği değişimleri imrenerek izliyoruz.