Tüp Bebeğin Türkiye’deki Yolculuğu, 32’inci  Yılında…

Tüp Bebeğin Türkiye’deki Yolculuğu, 32’inci Yılında…

18 Nisan 2021 Kapalı Yazar: admin
PROF. DR. EROL TAVMERGEN
EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ
KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM ANA BİLİM DALI ÖĞRETİM ÜYESİ
EGE ÜNİVERSİTESİ AİLE PLANLAMASI – İNFERTİLİTE ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ KOORDİNATÖRÜ

18 Nisan 1989 yılında ise Prof. Dr. Erol Tavmergen, Ege Üniversitesi Tüp Bebek Merkezi’nde Türkiye’deki ilk tüp bebek uygulamasını gerçekleştirdi ve Türkiye’nin ilk tüp bebeği dünyaya geldi.

Tavmergen Bebekleri

Dünyada ise ilk tüp bebek  “Louise Brown”, 1978 yılında İngiltere’de dünyaya geldi.

Bebek sahibi olamayanların başlıca umudu olan tüp bebek tedavisinin Türkiye’deki tarihsel yolculuğu 1988 yılında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümünde başladı.
Prof. Dr. Refik Çapanoğlu ve Prof. Dr. Erol Tavmergen’ in çalışmalarıyla, Türkiye’de ilk tüp bebek merkezi 1988 yılında açıldı.
Avrupa’nın 10 yıl gerisinden tüp bebek uygulamasına başlayan Türkiye, bu alanda yaşanan gelişmeler sayesinde bugün Avrupa ve ABD ile boy ölçüşüyor.

Türkiye’nin ilk Tüp Bebek Merkezinin kurucusu olmasının yanı sıra ülkemizde ilk tüp bebeğin dünyaya gelmesine vesile olan, ulusal ve uluslar arası başarılara imza atmış değerli bilim insanı olan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları Ve Doğum Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Ege Üniversitesi Aile Planlaması – İnfertilite Araştırma Ve Uygulama Merkezi Koordinatörü Prof. Dr. Erol Tavmergen ile tüp bebeğin Türkiye’deki 32 yıllık sürecini konuştuk.

YYS : Türkiye’de ilk Tüp Bebek Merkezi nasıl kuruldu? Kuruluş süreci nasıldı?

E. TAVMERGEN: Ege Üniversitesi Tüp Bebek Merkezinin kuruluşu ülkemizde ve hastanemizde ortaya çıkan ihtiyaç üzerine şekillendi. 1959’da kurulan Kadın Hastalıkları ve Doğum Kliniğimizde güncel infertilite – kısırlık tedavileri daima takip edildi. Fakat tüpleri kapalı, tubal mikro cerrahiden yararlanamayan hastalara, kendilerine yardımcı olunamayacağının bildirilmesi hem hekim hem de hastayı çok rahatsız eden bir durumdu.
1985 yaz sonunda Klinik Başkanı Prof. Dr. Refik Çapanoğlu, dünyada henüz pek çok ülkede uygulanamayan bir yöntem olan Tüp Bebek uygulamasının Ege Üniversitesi’nde yapılabilmesi için çalışmaları başlattı.
Almanya’daki çalışmaların ardından el bagajında 4 dişi 3 erkek fare getirilmesi ile deneysel embriyoloji laboratuarı çalışmaları başladı.
Çeşitli hücre kültür çalışmaları ile üç yıla yakın geceli gündüzlü devam eden başarılı çalışmaların sonunda, artık sıra insan embriyoloji laboratuvarının kurulması ve insanda tüp bebek çalışmalarının başlamasına gelmişti.
Ege Üniversitesinde ilk tüp bebek tedavisi uygulamasında elde ettiğimiz embriyoyu gördüğümüzde belki de dünyanın en mutlu insanlarıydık.
Tedavi sonucunda tüp bebek basamaklarının tümünü başarıyla geçmemiz bize özgüven ve motivasyon sağlamıştı. Hele 5. ve 7. uygulamada gebelik elde etmemiz ve bu gebeliklerin canlı ve sağlıklı çocukların doğumu ile sonuçlanması bizleri ve aileleri tarif edilemeyecek derecede mutlu etmişti.


Tarihe geçen doğumlar…
18 Nisan 1989’da ülkemizin ilk tüp bebeği Ece, 02 Mayıs 1989’da ise Türkiye’nin ilk ikiz tüp bebekleri olan Kenan Refik ile Evren Erol dünyaya geldi,
O günlerde ülkemizde bir ilk olan tüp bebek yönteminde ard arda yakaladığımız başarılar sonrası bebek sahibi olamayan çiftlere umut olmaya başladık. Çocuksuz çiftler için o zamana kadar bir hayal olan Tüp Bebek Tedavi yöntemi artık Türkiye’de de uygulanıyordu.
İlk çocukların sağlıklı doğumu, bizler için 4 yıl boyunca tatilsiz, izinsiz geçen özverili ve kimi zaman çok zor koşullardaki çalışmaların en büyük mükâfatı oluyordu.

YYS: Bebek sahibi olamayan aileler o dönemde tüp bebek uygulamasına nasıl bakıyordu?

E. TAVMERGEN: Aileler en çok tüp bebek tedavisiyle doğan bebeklerin doğal yolla meydana gelenlerden farklı olup olmadığını merak ediyordu. Ayrıca hastalarımız arasında tüp bebeklerin bir tüp içinde oluştuğunu düşünenler bile vardı. Hatta embriyoloji laboratuvarına girip tüp içerisinde bebek görmek isteyenler olabiliyordu. Günümüzde merkezimizde uygulanan yardımcı üreme tekniği sonucu, ülkenin dört bir yanında ve hatta yurt dışında doğmuş çocuklar anne ve babalarının olduğu kadar bizlerin de büyük mutluluk kaynağı oldu.

YYS: Tüp Bebek tedavisinde geçmişten günümüze gelinen nokta nedir? Hangi aşamadayız?

E. TAVMERGEN: Yıllar içinde tüp bebek uygulamasındaki gelişmeleri değerlendirecek olursak: o yıllarda tüp bebek merkez sayısı çok azdı ve merkezler çok gelişmiş değildi. Önceleri sadece yumurtalık yolları kapalı olan hastaların tedavisine yönelik klasik Tüp Bebek Yyöntemi (IVF-ET) gündemdeydi. Daha sonraları ise daha basit olan yumurta hücresi ile spermin ayni ortam içine alınıp açık olan yumurtalık yoluna bırakılması olan GIFT yöntemi geliştirildi. Ancak bu ve bu yöntemden yola çıkılarak uygulanmaya başlanan ZIFT ve tubal embriyo transferi yöntemleri günümüzde sıklıkla uygulanan teknikler olamadılar.
Elde edilen ve transfer edilmeyen fazla embriyoların dondurularak saklanması ve daha sonraki dönemlerde tekrar rahime transfer edilebilmesi yöntemi ikinci bir tedavi siklusunun ilaç ve uygulama külfetini kurtarmış ve ilave %15-25 gebelik şansı vermiştir. Bunun yanısıra 1991’de dünyada ve ülkemizde kullanılmaya başlanan mikroenjeksiyon yöntemi (ICSI), tüp bebek yöntemi kadar önemli bir gelişme olarak uygulama pratiğimize girmiştir.
Bu yöntemle daha önce yardımcı olamayacağımızı bildirdiğimiz birçok hastaya, özellikle erkek faktörüne bağlı infertil çifte günümüzde çok olumlu sonuçlar verebilmekteyiz. Ayrıca menisinde sperm bulunmayan erkeklerde daha önceleri testis biyopsisi ile sperm edilemeyen olgularda mikroskobik biyopsi yöntemi kullanılarak çok daha az doku alınarak ve testise daha az zarar verilerek sperm hücresi elde etme olasılığı mevcuttur.
Son yıllarda ülkemizde de yaygınlaşmaya başlayan preimplantasyon genetik tanı yöntemleri ile bazı anormal embriyolar daha rahime transfer edilmeden ayrılabilmekte ve sağlıklı olduğu bilinen embriyolar ile gebelik başlatılabilmektedir.
Genetik hastalık taşıyıcısı olduğu bilinen bireyler için bu teknik çok önemli bir gelişme sağlamıştır. Ayrıca daha birçok imkanla bu tekniklerin kombine edilmesi, önümüzdeki yıllarda tıp pratiğine girecektir. Tüm bu gelişmeler gebelik oranlarının yükselmesinde olumlu roller oynamaktadır.

YYS: Türkiye tüp bebek tedavisine dünyanın 10 yıl gerisinde başlamıştı. Bu bir dezavantaj oldu mu? Şu anda Türkiye’deki tüp bebek uygulamalarının başarı oranları nasıl?

E. TAVMERGEN:Avrupa’nın 10 yıl gerisinden tüp bebek uygulamasına başlayan ülkemiz, bu alanda yaşanan gelişmeler sayesinde şimdi Avrupa ve ABD ile boy ölçüşüyor. Bunların en yenisi de tüp bebekte mikroçip uygulaması. Spermlerin doğal ortamda hareket ve davranışlarını taklit ederek geliştirilen mikro akışkan cip teknolojisi en sağlıklı spermleri bulmamızı sağlıyor. Çip içindeki mikro kanalcıklarda tıpkı doğal ortamındaki gibi hedefe doğru yarıştırılan spermlerin en sağlıklıları sona ulaşırken, sağlıksız spermler yarıştan elenerek ayrı bir tarafta kalıyor. Böylece en sağlıklı spermle, sağlıklı bir embriyo oluşturmak mümkün oluyor”
Öte yandan Türkiye’de ki uygulama sonuçları çoğu ülkelere göre daha başarılı. Ülkemizdeki uygulama sonuçları ve kullanılan teknoloji dünyadakiçoğu ülkeden daha iyi durumda. Dünyada yardımcı üreme teknikleri konusunda gerek uygulama sayılarımız, başarımız ve ürettiğimiz bilimsel yayınlarımızla söz sahibi bir ülke konumunda olduğumuzu büyük bir mutluluk ve iftiharla söyleyebilirim.
Dünyadaki örneklerle karşılaştırdığımızda ülkemizde, yardımcı üreme teknikleri uygulamaları oldukça gelişmiş durumdadır. Merkezlerin standardizasyonu için oluşturulan detaylı yönetmelikler ile uygulama esasları da belirlenmektedir.

YYS: Tüp bebek tedavisinde yeni gelişmeler, çalışmalar var mı?

E. TAVMERGEN: Son 20 yıl içerisinde bizzat yaşadıklarım ve uyguladıklarıma dönüp baktığımda Tüp Bebek teknolojisinde bundan sonraki yıllarda çok daha hızlı gelişmelerin olacağını ve başarının artacağını tahmin etmekteyim.
Önümüzdeki 20 yıl içerisinde dünya ve ülkemiz tıbbının bu yolda alacağı mesafeyi kestirmek ise hemen hemen imkânsız gibi. Zira üreme tıbbı genetik biliminin ve moleküler biyolojinin de desteği ile çok kısa zamanda çok hızlı bir yol almaya ve birçok genetik geçişli hastalığın erken embriyoner yaşamda tedavi edilme şansının ortaya çıkmasına aday. Ayrıca günümüzde tedavi edilemeyen bazı çiftlerin de bu yöntemlerin gelişimi ile çocuk sahibi olma olasılıklarının artacağını düşünmek hayal olmayacaktır.
Geçmişten günümüze değin, tüp bebek tedavilerinde çalışmalar hiç durmadı ve birçok yeni yöntemin hayatımıza girmesini sağladı. Teknolojik gelişmelere paralel olarak yeni uygulamalar ve yüksek deneyim sayesinde tüp bebek tedavisinde başarı grafiği hep yükseldi ve yükselmeye devam ediyor. Bu başarının temelinde de zorlu bir çalışma ve yoğun bir emek yer alıyor.