Şeker Gözünüzü Kör Etmesin !.

Şeker Gözünüzü Kör Etmesin !.

5 Mayıs 2021 Kapalı Yazar: Yuzde 100 Saglik

Tüm doku ve organlardaki damarları etkileyerek yıkım ve yetmezliğe neden olabilen, tıbben “diabetüs mellitüs” olarak da adlandırılan şeker hastalığı, gelişmiş ülkelerde, erişkin yaş çalışma grubunda kısmi görme kaybı ve körlüğün temel nedeni olarak ortaya çıkıyor.

Avrupagöz Ankara Göz Hastalıkları Merkezi Başhekimi Op.Dr. Elmas’ın verdiği bilgiye göre, dünyada 2013 istatistik verilerine göre 382 milyon şeker hastası bulunuyor. Diyabet, gelişmiş ülkelerde, erişkin yaş çalışma grubunda kısmi görme kaybı ve körlüğün temel nedenidir.

Şeker hastalığının göze olan etkileri ise;  göz hastalıkları içerisinde, hayatımızı en çok etkileyen ve doğru tedavi edilmediği takdirde körlükle sonuçlanabilen noktaya gelebilmektedir.

 Şeker hastalığı tanısı almış tüm hastaların göz muayenesi için kontrole gitmeleri ve retina uzmanı tarafından ayrıntılı ilk kontrollerini yaptırmaları gerekiyor.

 Avrupagöz Ankara Göz Hastalıkları Merkezi Başhekimi Op.Dr. Kubilhan Elmas’ın verdiği bilgiye göre, şeker hastalarının çok düzenli bir takip sistemleri olması gerekmektedir. Ülkemizde tedavi gören yaklaşık 5,6 milyon şeker hastasının dâhiliye ve endokrin bölümleri kontrollerinde büyük şehirlerde bile çok büyük açıklar gözlenirken, bu hastaların göz bölümüne ve özellikle retina uzmanlarına yönlendirilmesinde büyük açıklar vardır.

 Yurtdışında birçok ülkede uygulanan aile hekimi uygulamasında, hekimler hastalarının sağlık kartlarını çok düzenli tutmakta ve kontrol zamanı geldiğinde hastalarını bilgilendirip uzman bölüme gitmelerini sağlamaktadır. Bizde uygulanan aile hekimi uygulaması maalesef böyle bir hizmete olanak verememektedir.

Close-up of woman’s blue eye. High Technologies in the futuristic. : contact lens

Avrupagöz Ankara Göz Hastalıkları Merkezi Başhekimi Op.Dr. Kubilhan Elmas şöyle devam etti:

”Bu noktada biz hekimler sistemli bir yönlendirme olmadığı için her gördüğümüz hastaya ayrıntılı bir şekilde örnekleri ile beraber anlaşılır bir dilde bilgilendirme yapmaktayız. Bu makalede olduğu gibi basın yoluyla da bilgilendirme hedef alınmaktadır.

 İlk olarak şeker hastalığı tanısı almış tüm hastaların göz muayenesi için kontrole gitmeleri ve retina uzmanı tarafından ayrıntılı ilk kontrollerini yaptırmaları gerekmektedir. Bu kontrol sonrası göz uzmanınız şeker hastalığınızın seyrini, kontrol altında olup olmadığını sizden veya dâhiliye uzmanınızdan öğrenecek ve sonrasında size kontrol aralığını bildirecektir.

 Şeker hastalığınız gözünüzde bir hasara neden olmuşsa bu kendini birkaç şekilde gösterebilir veya sinsice ilerlemiş ve bulgu vermeden büyük hasara neden olmuş olabilir. Bu noktada hastamızın göz problemi hissetmemesi, göz kontrolünü ihmal etmesine sebep olursa sonuçlar çok üzücü olabilir.”

ŞEKER HASTALIĞININ GÖZE VERDİĞİ ZARARLAR, ŞU AN İÇİN DÜNYADAKİ BİR NUMARALI KÖRLÜK NEDENİ !.

 Şeker hastalığının göze verdiği hasarları özetle maddeler halinde sıralamak daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.

  1. Özellikle şeker hastalığı teşhisi henüz konmamış ve kan şekeri çok yükselen hastalarda bir kaç ay sürebilen ani numara değişimi ile görme kaybı olabilmektedir. Bu hastalar ani görme kaybı yaşadıklarını söyleyerek göz hekimine başvururlar. Dikkatli bir göz hekimi geçici ortaya çıkan bu hipermetropinin şekerden kaynaklandığını ayrıcı tanıda ilk sırada bulundurur. Hastanın göz muayenesinde ise şeker hastalığına bağlı bir kanama yoktur. Hastanın hikayesinde de şeker hastalığı yoktur. Göz hekimi hastanın hemen açlık kan şekerini alır ve teşhisi koyduktan sonra öncelikli dâhiliye veya endokrin hekimine yönlendirerek hastanın takibe girmesini sağlar.
  2. Şeker hastalığı ilerleyen yıllarla beraber küçük damarların yapısını bozmaya başlar. Bu damarlar dokuların beslenmesi için besin ve oksijen taşır ve atık maddeleri uzaklaştırır. Eğer bu damar yapılarında daralmalar, sızdırmalar veya tıkanmalar olursa doku ve organ yetmezlikleri başlar. Gözün retina denilen sinir ve damarlarını barındıran bu tabakada etkilendiğinde görsel fonksiyonlar bozulmaya başlar.
  1. Gözümüzde ışığın kırılmasını sağlayan göz içi lens tabakası da şeker hastalığına bağlı beslenme bozukluğundan etkilenip erken dönemde saydam yapısını kaybedebilir ve katarakt oluşumuna neden olabilir.
  1. Güzün damarsal yetmezliğine bağlı olarak oksijen yetmezliğine girmesi göz arkasında olduğu gibi iris dediğimiz göz bebeği etrafındaki renkli kısımda da yeni anormal damarlanmaya sebep olabilir ve dirençli bir göz tansiyonu ile sonuçlanabilir.
  2. Göz kaslarının hareketini sağlayan sinirlerin de geçici felçlerine sebep olabilir ve çift görme yani şaşılıkla sonuçlanabilir.
  3. Göz kapağının da aynı şekilde sinirsel beslenmesini bozarak “ptozis” dediğimiz kapak düşüklüğüne sebep olabilir.

 Şeker hastalığı göze vurduktan sonra yukarıda sayılan sorunlardan bir veya birkaçı ortaya çıkar. İşte bu noktada önemli olan göz hekiminin çok sistemli bir strateji ile tedaviye başlamasıdır.

  1. Retinada kanamalar başladıktan sonra öncelikle filmler çekilerek gerçek hasar boyutu belirlenir.
  2. Bu filmler sonucu göze lazer, iğne yapılması veya ikisinin birden yapılması gerekebilmektedir.
  3. Lazer tedavileri belirli zaman aralıklarında tekrar edebilmektedir.
  4. Hastanın şeker kontrolünü sağlaması, göz problemlerinin iyileştirilmesinde tek başına yeterli olmamaktadır.
  5. Kol tansiyonunun 100-140 aralığında seyretmesi ve kolesterolün 200 ün altında olması son derece önemlidir.

Avrupagöz Ankara Göz Hastalıkları Merkezi Başhekimi Op.Dr. Kubilhan Elmas’ın verdiği bilgiye göre,

Bir çok şeker hastası belirli aralıklarla kan şekeri kontrollerini yapmakta ve kendilerini iyi hissettikleri için şekerin de iyi gittiğini söylemektedirler. Ancak retina kontrolleri bize hastalığın seyrini çok net göstermektedir. Retina vücudun aynası gibidir. Burada gördüğümüz damar yapılarının durumu bize tüm dokuların ne durumda olduğunu özetlemektedir. Hastalarımıza 3 aylık ortalama kan şekeri seviyelerini sorduğumuzda çoğunun bundan haberi bile olmadığını görmekteyiz. Ülkemizde şeker hastalarının, şeker hastalığının seyri, tedavisi ve komplikasyonları hakkındaki bilgi düzeyi çok yetersiz olarak tespit edilmiştir. Bu nedenle zamanında doğru yönlendirilme ve bilgilendirilme yapılmamakta ve sonuç olarak göz, böbrek gibi organ kayıplarına gitmektedirler. Bu durumda sadece hastanın hayatı değil, beraber yaşadığı ve bakmak durumda kalan kişilerin de hayatları etkilenmektedir.